Ülkemizde mart ayında ilk koronavirüs vakasıyla karşılaşmamız sonucu hayatımızda birçok değişiklik meydana geldi. Daha önce hiç deneyimlemediğimiz durumlarla karşı karşıyayız. Hayatımızı farklı yönlerden etkileyen koronavirüs, doğal olarak toplumun ve bireyin psikolojisini de etkiledi.
Bu salgınla birlikte yaşadığımız en yoğun duyguların başında kaygı gelmektedir. Kaygı, tehlike ya da tehdit karşısında hissettiğimiz bir duygudur. Kaygılandığımızda vücudumuzda fizyolojik değişimler meydana gelir.Otonom sinir sisteminin devreye girmesiyle birlikte sığ ve hızlı nefes almaya başlarız, kalp daha hızlı çarpmaya başlar, sıcak basması ve bununla birlikte terleme meydana gelir, el ve ayaklarda karıncalanma üşüme hissi, baş dönmesi, kendine ya da çevreye yabancılaşma, mide-bağırsakta rahatsızlık, bulantı, ağızda kuruluk, göğüs ağrısı, kaslarda kasılma ve titreme gibi birçok belirtiyi yaşamaya başlarız. Bedenimizde olan tüm bu belirtilerin bir açıklaması vardır. Bunu bilmek, kişiyi bu belirtileri tehlikeli olarak yorumlamaktan alıkoyar. Tehlike karşısında canlıların yapabileceği iki şey vardır; kaçmak ya da savaşmak. Tehlike anında böbrek üstü bezlerinden adrenalin ve noradrenalin hormonunun salgılanmasıyla birlikte yukarıda saydığımız fizyolojik tepkiler başlar ve biz kaçmaya-savaşmaya hazır hale geliriz. Bu sistem otomatik çalışır, bizim kontrolümüzde değildir. Çünkü ani gelişen tehlikelerde düşünmeden o durumdan kaçmamız için zaman hayati önem taşır. Bir nevi bu durum bizim alarm sistemimiz gibi çalışır, tehlike anında harekete geçmemizi sağlar. Özet olarak korku ve kaygı duygusu yaşandığında bedensel tepkiler ve değişimler bizim için tehlikeli değil tam tersine hayatta kalma adına koruyucu bir işlev görür.
Koronavirüs kaygısı ruhsal rahatsızlığı olan kişileri farklı yönlerden etkilemiştir. Bir araştırma sonucu olmasa da salgınla birlikte bazı gözlemlerimiz oluştu. Özellikle hastalık hastalığı (hipokondriyazis) olan kişiler bu salgından en fazla etkilenen gruptur. Bu kişiler hasta olup olmadıklarına dair bedensel anlamda sık sık kendilerini kontrol ettikleri için salgınla birlikte bu davranış daha da artmış ve kaygı seviyeleri yükselmiştir.Zaten rahatsızlığın etkisiyle aktiviteleri kısıtlanmış olan depresyondaki kişiler de salgın ve sonrasındaki kısıtlamalar nedeniyle olumsuz etkilenmiştir.Beklenenin aksine temizlik alanında obsesifkompulsif bozukluğu olan bireyler salgından önce de bulaş konusunda aşırı tedbir aldıkları için salgınla birlikte hayatlarında çok fazla değişim olmamıştır. Aynı etkiyi sosyal fobili bireylerde de görmekteyiz. Utanma duygusunu yaşamamak için sosyal ilişkileri kısıtlı olan bu kişiler özellikle sokağa çıkma yasağından psikolojik olarak en az etkilenen gruptur diyebiliriz.
Koronavirüskaygısı her bireyde farklı düzeyde yaşanmaktadır. Kaygı belli bir oranda yaşandığında aslında birey için sağlıklı bir duygudur ve şu anda kaygı hissetmeknormal bir durum. Kaygı duygusuyla tehlikeye karşı önlem almaya başlarız ve bu önlemler hayatta kalmamızı sağlar. Kaygı duygumuz olmasaydı hayatımızın ne kadar kısa olabileceğini öngörebiliriz. Kaygı seviyesi çok yüksek olduğunda işlevsiz tedbirler alınmaya başlanır bu da kişinin hayat kalitesinin düşmesine neden olur.Tehlikeyi büyük görmek ve sonucunu direkt ölümle açıklamak, bireysel anlamda yapabileceklerini ve dış desteği azımsamak kaygıyı arttıran en önemli faktörlerdir.
Kaygısı yüksek olan bireylere baktığımızda bazı davranış ve düşünme örüntüleri karşımıza çıkmaktadır. Olan bitenler karşısında, ‘Ben de virüs kapacağım, hastalanıp ölebilirim’ ‘Sevdiklerimi bu salgın nedeniyle kaybedeceğim’ ‘Virüs bulaşırsa bundan kurtulamam’ gibi durumu felaketleştirici değerlendirmeler ve zihinsel olarak kendimize sürekli virüsle ilgili sorular sormak, bunlara cevap bulmaya çalışmak kişinin psikolojisini olumsuz etkilemeye başlar. Sosyal medyadan ya da televizyondan saplantılı şekilde koronavirüs haberlerini takip etmek, yakın çevresiyle devamlı salgın hakkında ve ölen kişilerle ilgili konuşmak, aynı evde yaşadığımız insanlara dokunmaktan kaçınmak, balkona bile çıkmamak, elleri çok sık ve saatlerce yıkamak bu durum karşısında işlevsiz olan düşünce ve davranışlara örnek olarak verilebilir. Bu düşünce ve davranışlar durumla orantılı olmayan kaygıyı besler. Duygusal olarak az kaygılanıyoruz diye önlem almamak da bizi koronavirüs karşısında tehlikeye açık hale getirir.
Koronavirüsün psikolojik etkileriyle başa çıkmak için yapılacak en temel şey, odağımızı kontrol edebildiğimiz şeylere yöneltmek ve geride kalan belirsiz durumu kabul etmektir. Belirsiz olan durumu netleştirmeye çalışmak kişinin kaygısını daha da yükseltir. Aslında kaygısı normal olan ile yüksek olan bireylerdeki fark kendisini burada göstermektedir. Kaygısı yüksek olan kişiler sürekli düşünerek, işlevsiz veaşırı tedbirler alarak belirsiz olan durumu netleştirmeye çalışmaktadır.
Koronavirüs kaygısıyla daha etkili baş etmek için yapılabilecekleri ise şöyle sıralayabiliriz;
-Koronavirüs ile ilgili ölüm haberlerini çok yakından takip ediyorsanız bunu sınırlandırın. Hiç izlememek de sürekli bu haberlere maruz kalmak da kaygıyı olumsuz etkiler.Bilgi kaynakları güvenilir olsun. Özellikle sosyal medyadaki bilgi kirliliğine kapılmayın. Bir ya da iki güvenilir kaynağı takip etmek yeterlidir.
-Koronavirüse yakalanan fakat bu hastalıktan kurtulan kişilerin haberlerini daha yakından takip edin. Bu şeklide yanlı algınızın önüne geçebilirsiniz.
-Sürekli bu konuda konuşuyorsanız farklı konularda da konuşmaya başlayın. Sadece kötü haber veren kişilerden uzak durun.
-Koronavirüs ölümcül fakat almamız gereken önlemler kolay. Hijyen, mesafe ve maske ile büyük ölçüde korunma sağlayabiliyoruz. Bunun dışında aşırı önlemler de bizim kaygı duygumuzu besler. Bu gibi davranışlar varsa bunları kaldırın.
-Günlük rutinlerinize devam etmeye çalışın. Yaşam repertuvarınızı arttırın. Egzersiz, kitap okuma, yazı yazma, müzik aleti çalmayı öğrenme, görüntülü sohbet, yeni yemekler yapmak bunlardan bazıları. Bu konuda kendi listenizi oluşturabilirsiniz.
-Evde izole olan yaşlı tanıdıklarınızı, komşularınızı telefonla daha sık arayın. Dışarıdan alınması gereken ihtiyaçları varsa destek olun. Bu hem onlara hem size iyi gelecektir, başka bir insana yardım etmek kişiyi en iyi hissettiren duygulardan biridir.
-Kaygının fiziksel etkilerini yoğun yaşıyorsanız nefes ve gevşeme egzersizi ile bedeninizi rahatlatabilirsiniz.
-Günlük 7-8 saat uyuyabilecek şekilde uykunuzu düzenleyin. Bu hem ruhsal durumunuz için hem de bağışıklık sisteminiz için önemlidir.
Koronavirüs kaygısı hayatınızın rutin işleyişini bozmaya devam ediyorsa bir uzman desteği almanız faydalı olabilir.